Çok teşekkür ederim 🥹🙏🏻💐

Ben sizi Bluesky halkı seçti sanıyordum. :)

Ben sizi zaten başkan sanıyordum. Türkiye şubesi başkanı.

Hikayede ve bio'da da bilet linkini paylaşıyorum. Şu: www.eventbrite.co.uk/e/nihan-kaya...
Açılmıyorsa, çerezlerden olabilir. Başka bir cihazdan açılabiliyor bazen.

Hikayede sık paylaşmaya çalıştım aslında ama hâlâ göremeyenler olmuş. "Sevmek Sevilmek Cinsellik seminerini yeniden düzenler misiniz?" e-postaları geliyor ara ara. Yeniden paylaştığım için kusura bakmayın lütfen. Bu pazar 12-4 arası ve muhtemelen tekrarlamayacağımız bir seminer. Kontenjan sınırlı.

haklıydı. “Evlilik, ebeveyn-çocuk ilişkisine en yakın karşılıktır.” dedi psikiyatrist Henry V. Dicks, kitaplarında bunu anlattı. “Bir insanın partner seçimi, onunla ilgili çözemediğimiz şeyleri birden çözebilmemizi sağlar terapide, bizi teşhise götürebilir.” dedi psikoterapist Bollas.

ayrılıklarda benliğimizden bir parça kopmuş gibi hissetmeyiz.

İnsanlarla kurduğumuz ilişki bize kendimizle kurduğumuz ilişki hakkında çok şey söyler. Bu ilişkinin temelleri ilk yıllarda anne-babamızla olan ilişkide atılmıştır. Freud romantik aşkın temelinin anne-babamızla ilişkimiz olduğu konusunda

identification and interests, our creative subjects appear to give more expression to the feminine side of their nature than do less creative persons." Donald W. Mackinnon, "The Nature and Nurture of Creative Talent", American Psychologist, Volume 17, No 7, July 1962, p. 488

"The evidence is clear. The more creative a person is the more he reveals an openness to his feelings and emotions, a sensitive intellect and understanding self-awareness, wide ranging interests including many which in the American culture are thought of as feminine. In the realm of sexual

yazmıştır. (Yinelemek durumundayım: Bunlar psikolojide ve psikanalizde, kadınlık/erkeklik işlevleri olarak geçen şeyler, cinsiyetlere/kişilere atfedilen özellikler değil. Her birimizde olan kadınlık ve erkeklik hormonlarının bu işlevleri temsil ettiğini düşünebiliriz.)

çok bağ kurdukları, doğalarının kadın tarafına daha çok ifade hakkı tanıdıkları görülmüştür. Mackinnon kanıtların açık olduğunu, bir insan ne kadar yaratıcıysa kendi duygu ve hislerine açıklık, hassas bir zeka, anlayışlı bir öz-farkındalık gibi feminen özelliklerinin o kadar vurgulu olduğunu

iyi huyunla, yumuşak başlılığınla varsın. Bunlar olursa sevilirsin.” diyoruz. (Kadınlarda “iyi huy”u çoğu zaman yumuşak başlılık, masumiyet, tecrübeden yoksunluk, kolay kandırılmak olarak görmek, bir başka problem.) Toplumsal değerler, yani arzu nesneleri böyle şekilleniyor.

Halbuki hiç kimseye güzellik, fiziksel cazibe borcumuz yok; bunlar da tek başına içi boş olan, bize o, yaşamı yaşamaya değer kılacak sahicilik hissini vermeyen şeyler. Erkeklere “Kaba gücünle, paranla, mevkiinle varsın. Bunlar olursa hayran olunur ve sevilirsin.”, kadınlara “Güzelliğinle, sonra da

ibaret olan, yani doğurgan türde olmayan, içi boş türde güç.
Hayran olunacak kadının her zaman çok güzel olması ve bu güzelliğe vurgu da aynı şey. Kadın sanki bir süs ve haz nesnesiymiş gibi yansıtılıyor; karakteriyle, duruşuyla, hayata verdikleriyle, ürettikleriyle, yaptıklarıyla ön plana çıkmıyor.

bunlardan biri olarak resmediliyorsa da mutlaka çok zengin oluyor. (Bunun da gerçeği yansıtmadığını söylemeliyim. Saydığım gruptaki insanlar arasında bu işten dolayı zengin olanların sayısı her zaman çok az, parmakla sayılacak kadar nadirdir.) İdeal olarak resmedilen güç, para, mevki gibi, kendinden

Türk dizilerinde ve filmlerinde hayran olunacak erkeğin genellikle holding sahibi olması da bunun bir başka versiyonu. Hayran olunacak erkek, bir yazar, düşünür, sanatçı, akademisyen, zanaatkar, sözgelimi bir marangoz, değerli herhangi bir şey üreten biri olarak resmedilmiyor. Eğer hasbelkader

dövülüyorlarmış gibi kaba kuvvet uyguluyor, fiziksel acı çektiriyorlar. (Şahsen bunların hiçbirini güzel ya da çekici bulmuyorum, yapımların neden pek de değerli olmayan şeylere odaklandığına anlam vermekte güçlü çekiyorum.)
Bu kaba kuvvet, kadınlıktan kopuk, yani sağlıksız erkeklik dediğimiz şey.