Politi 𒉭
banner
politivortex.bsky.social
Politi 𒉭
@politivortex.bsky.social
6.2K followers 97 following 1.1K posts
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz! #GencleriSerbestBırakın #FreeImamoglu
Posts Media Videos Starter Packs
Pinned
“Kara bağnazlık seni parçalamaya bile kalksa, başını vereceksin, fakat eğilmeyeceksin!”

(Falih Rıfkı Atay, M.K. Mütareke Defteri, s. 85)
Cumhuriyetin gerçek bekçileri, koltuk sevdalısı oligarklar değil; sokakta, iş yerinde, üniversitede, mahkemede onurluca direnen yurttaşlardır. Evet, yaşasın Cumhuriyet ama en çok da gerçek, adil, emekçi ve laik Cumhuriyet.
Cumhuriyet, reklamların sattığı bir duygu değil; mücadeleyle, hakla, emekle, cesaretle korunan bir değerler bütünüdür. Eğer 29 Ekim’i gerçekten kutluyorsak; sömürü düzenine, kayyum zihniyetine, hukuk katliamına karşı duracağız. Emeğin, özgürlüğün, laikliğin ve halk egemenliğinin savunucusu olacağız.
29 Ekim, holding patronlarının duygusallığıyla değil, emeğin, adaletin, laikliğin ve hukukun tarafında olma iradesiyle anılmalıdır. Eğer Cumhuriyetin değeri sadece dev reklam filmlerinde kalıyorsa, biz emanetimize sahip çıkamamışız demektir.
Bugün ekranlarda Cumhuriyet reklamı çekenlerin çoğu, sabah işçiyi sömürüyor, akşam “vatan sevgisi” pazarlıyor. İşçinin hakkını gözden çıkaran, toplumsal hizmetleri talan edenlerin bayram kutlamaları bize hakikat değil, ikiyüzlülük sunar.
Bugün 29 Ekim. Cumhuriyet, bu coğrafyada eşit yurttaşlık, halk egemenliği ve laik modernitenin temelleri üzerine inşa edilmiş bir tarihî kazanımdır. 102 yıldır ayakta kalmışsa her türlü iç ve dış baskıya ve gericiliğin saldırılarına rağmen bu, Türk milletinin benimsediği bir kaderdir.
1923’te, yüzyıllardır imparatorluklarla, sömürge yönetimleriyle ve teokrasilerle şekillenmiş bir coğrafyanın ortasında laik, modern ve halk egemenliğine dayalı bir cumhuriyet kurmak, Atatürk’ün dehasının, cesaretinin ve ileri görüşlülüğünün eseridir. Zalimin zulmüne karşı Cumhuriyetimiz var.
Üniversitede yemekhane için protesto yaptığın için sosyal medyada hedef gösterilip PKK sempatizanı diye yaftalanabiliyor, polis gözetiminde eli palalı, yüzü maskeli tiplerce yaralanıp hastanede gözaltına alınabiliyorsun.
Ardından da oğuzhan uğur gibileri çıkıp bunları yapan polisleri barikatın aşağısı yukarısı diye zırladıkları o utanmaz programlarda güzellemeye çalışsın. Herhalde muhalif gençlerin bu kadar ezildiği, örselendiği, düşman hukukuna maruz kaldığı başka bir dönem yaşanmadı.
Ülkücü militanlar ellerini kollarını sallayarak kesici, delici aletlerle kampüste dolaşsın, saldırıya uğrayan Hacettepeliler ise hastanede tedavilerine bile izin verilmeden arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alınsın. Ha ama sorarlarsa guguk kuşuna hukuk devletiyiz falan filan.
Gerçek şu: Türkiye artık yasalarla değil, intikam duygusuyla yönetiliyor. Rejimin yargısı, suçu değil muhalefeti kovuşturuyor.
Bu ülkenin en karanlık dönemlerinde bile bir “devlet ciddiyeti” kalıntısı vardı; şimdi o da yok. Artık yönetilen bir devlet değil, kinle idare edilen bir enkaz var. Her sabah yeni bir düşman, her gece yeni bir kurgu.
İmamoğlu’na “casusluk” suçlaması ise başka bir eşiği aşmak demek: artık seçimle yenemedikleri liderleri dava dosyalarıyla yok etmeye çalışıyorlar. Bugün İmamoğlu’na “casus” diyenler, yarın oy veren milyonları da “vatan haini” ilan edecektir.
Bir yandan “terörle mücadele” diyorlar, öbür yandan teröristbaşı beğenmedi diye muhalif bir kanala çökerek Öcalan’ı meşruiyet üretiminde araç haline getiriyorlar. Bu, tam anlamıyla politik şizofreni.
Bu sistem artık sadece muhalefeti bastırmıyor, toplumun sinir sistemini felç ediyor. İnsanlar susuyor, çünkü korku günlük hayatın bir parçası haline geldi.
Yargı, tarihin hiçbir döneminde bu kadar kirli, bu kadar keyfi, bu kadar intikamcı olmadı. “Casusluk” diyerek belediye başkanını, gazeteciyi, akademisyeni aynı torbaya koyan bir rejim, aslında kendi suçlarını örtmek için ülkeyi delilikle yönetiyor.
Devlet, muhalif sesi susturmakla yetinmiyor; o sesin geçmişini, arşivini, hafızasını da yok ediyor. TELE1’in 76 bin videosunu silmek, bir televizyonun değil, bir toplumun belleğini silmektir. Çünkü orada sadece yayınlar değil, Türkiye’nin sansürlenmemiş gerçeği vardı.
Bunların hiçbirinin hukukla, mantıkla, insan aklıyla açıklanabilir bir tarafı kalmadı. Bu artık bir çürüme değil, organize bir yok etme operasyonu.
Türkiye artık yalnızca otoriterleşen bir ülke değil, hakikatin bile gasp edildiği bir rejim laboratuvarı. TELE1’e kayyum atanması, İmamoğlu’na “casusluk” suçlaması, gazetecilerin sabaha karşı evlerinden alınması, YouTube arşivlerinin toptan silinmesi…
Bir terörist liderin talebiyle bir ulusal kanal karartılırken, bu ülkenin sessizce uyuması, bu çürümüşlüğü kabullenişin en acı resmidir.

İyi uykular Türkiye.
Ekrem İmamoğlu aylar önce haykırmıştı: "Bugün benim 30 yıllık diplomama çöken, yarın sizin tapunuza da çöker." İşte o gün bugündür.

Mülkiyet hakkınız, anılarınız, haber alma özgürlüğünüz, hepsi bu zorba rejimin ve ortaklarının insafına kalmıştır.
Kayyumun ilk icraatının, kanalın 76 bin videoluk YouTube arşivini, yani bu ülkenin dijital hafızasını yok etmek olması tesadüf değildir. Bu bir dijital kitap yakma ayinidir. Bu, sadece bir kanalı susturmak değil, bir şirkete, özel mülkiyete çökmektir.
DEM Parti,
çobanla ağlayıp, kurtla yiyen ikiyüzlüler...

Bir yandan iktidarla "süreç" yönetip, teröristin taleplerine meşruiyet sağlarken, diğer yandan o sürecin bir sonucu olan TELE 1 kayyum kararına utanmadan "kınama" açıklaması yapıyorlar.
Bu kayyum kararı o kadar aceleye getirilmiş ve nefretle alınmış ki, gerekçe olarak sundukları "şirket sahibi Merdan Yanardağ'ın oğludur" yalanı, daha 24 saat geçmeden ellerinde patladı. Şirketin sahibi başkası çıktı.

Bu, artık hukuku bir sopa olarak kullanmak değil, hukuku alenen katletmektir.
Artık rejimin gizli ortağının kim olduğunu, "barış süreci" denilen o kirli pazarlığın bedelinin ne olduğunu bilmeyen kalmamıştır.
"Öcalan, TELE 1 ve Sözcü'den rahatsız oldu" haberlerini okumuştuk. Ardından TELE 1'e kayyum atanması…

Bu, sıradan bir sansür değildir. Bu, terörist elebaşı Öcalan'ın, Saray'a verdiği bir talimatın, rejimin yargısı tarafından harfiyen yerine getirilmesidir.