@beryas.bsky.social
260 followers
320 following
190 posts
Posts
Media
Videos
Starter Packs
Reposted
Reposted
Reposted
bianet
@bianet.org
· 1d
İsrail’de Filistinli esire tecavüzü ortaya çıkaran askeri başsavcı baskılar sonucu istifa etti
Yifat Tomer-Yerushalmi, istifa mektubunda “Hukuk sistemine yönelik yürütülen kara propagandaya karşı koymak amacıyla görüntülerin basın tarafından yayımlanmasını onayladım” dedi.
bianet.org
Reposted
Reposted
ABD Başkanı Trump, Mısır'daki Gazze şovunda övdüğü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ne istese yaptığını söyledi:
"Ona ihtiyacım olduğunda her zaman yanımda oldu. NATO onunla sorun yaşadığında konuşuyorum, o da bizi asla hayal kırıklığına uğratmıyor."
"Ona ihtiyacım olduğunda her zaman yanımda oldu. NATO onunla sorun yaşadığında konuşuyorum, o da bizi asla hayal kırıklığına uğratmıyor."
Reposted
Reposted
Kısa Dalga yeni dosyayı açıyor...
👉 Kuyu’daki Türkiye: Kuyu tipi cezaevleri gerçeği
Canan Coşkun (@canancoskun.bsky.social) kuyu tipi cezaevlerinin izini sürdü.
Yazı dizisi ilk bölümüyle yarın başlıyor!
kisadalga.net/haber/ozel-h...
👉 Kuyu’daki Türkiye: Kuyu tipi cezaevleri gerçeği
Canan Coşkun (@canancoskun.bsky.social) kuyu tipi cezaevlerinin izini sürdü.
Yazı dizisi ilk bölümüyle yarın başlıyor!
kisadalga.net/haber/ozel-h...
Kuyu’daki Türkiye: Kuyu tipi cezaevleri gerçeği
Türkiye’de cezaevi kavramı yeniden tanımlanıyor. Artık mesele sadece mahpus sayısındaki artış değil, onların hangi tip yapıların içinde tutuldukları. Son birkaç yıldır inşa edilen yeni tip cezaevleri ...
kisadalga.net
Tutuklu gazeteci Fatih Altaylı yorumlarına ara verdiğini duyurdu: “Bize biraz müsaade”
www.birgun.net/haber/tutukl...
www.birgun.net/haber/tutukl...
Tutuklu gazeteci Fatih Altaylı yorumlarına ara verdiğini duyurdu: “Bize biraz müsaade”
“Cumhurbaşkanını tehdit” iddiasıyla tutuklu bulunan gazeteci Fatih Altaylı, YouTube’daki yayınlarına ara verdiğini açıkladı. Altaylı, sağlık sorunları ve ekibinin yorgunluğunu gerekçe göstererek “Bira...
www.birgun.net
Reposted
Reposted
Evrensel Gazetesi
@evrensel.net
· Oct 1
Ölüm orucunda olan tutuklu Yılmaz ailesi: “Talepleri kabul edilsin, oğlum yaşasın”
Kuyu tipi hapishanelerin kapatılması talebiyle ölüm orucuna başlayan Serkan Onur Yılmaz’ın direnişi 325. günü geride bıraktı. Zorla tedavi amacıyla İzzet Baysal Devlet Hastanesi’ne götürülen Yılmaz, kamuoyunun tepkisi üzerine yeniden cezaevine gönderilmişti. Ancak sağlık durumu gün geçtikçe kötüleşiyor.
Durumu giderek kötüleşiyor
Serkan Onur Yılmaz’ın babası Ökkeş Yılmaz, oğlunun yaşadıklarını ve aile olarak geçirdikleri süreci anlattı: “Hastaneye zorla getirmişler, zorla müdahale etmeye kalkmışlar. Bağlamaya çalışmışlar. 3-4 gün bu şekilde hastanede tutmaya çalıştılar. Onun dışında ne hastanede ne de cezaevinde doğru düzgün bir bilgi alabildik. Savcılığa gidip uğraştıktan sonra görüşme izni çıkarttılar da yarım saat oğlumla konuşabildik. En sonunda savcılık anne-babaya yarım saat görüşmeye izin verdi. O an müdahale kesilmişti ama sağlık durumu ağırdı. Yürümekte zorlanıyor, sürekli ağrıları var, bazen yutkunamıyor. Uykusuzluk çekiyor. Her an yeni bir sorun çıkabilir. Durumu giderek kötüleşiyor.”
“Çaresizce bekliyoruz”
Baba Yılmaz, hastane sürecinde kendilerine hiçbir bilgilendirme yapılmadığını vurguluyor:
“Düşünün, hastanenin önünde beklediğimizi bildikleri halde bize haber verilmeden hapishaneye götürmüşler. “Sizin hastanız hapishaneye gitti” diyebilirlerdi. Ancak savcılıktan görüşme izni için gittiğimiz de öğrendik. Böyle bir şey olabilir mi?”Baba Yılmaz, “Çocuğumuzun sağlık durumuna ilişkin hastaneden de bilgi alamadık. Bir anne baba olarak çocuğumuz gözümüzün önünde ölüme gidiyor. Talepleri çok basit, insani talepler. Kabul edilmeyecek şeyler değil. Ama biz çaresizce bekliyoruz. Anne çok üzgün, ben de öyleyim. Elimizden bir şey gelmiyor. Talepleri kabul edilsin, oğlum ölmesin.”
“Tek dileğimiz bu taleplerin bir an önce kabul edilmesi”
Baba Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Serkan duyarlı, çalışkan, ilkeli bir çocuk. Hayatını hep insanlık için, değerleri için yaşadı. Şimdi de kendi kararıyla direnişini sürdürüyor. Evet, canımız çok yanıyor ama biz de saygı duymak zorundayız. Ama hiçbir çocuğun böyle bir duruma düşmesini istemeyiz. Bizim tek dileğimiz bu taleplerin bir an önce kabul edilmesi.”
www.evrensel.net
beryas.bsky.social
@beryas.bsky.social
· Sep 30
'Ölüm orucundaki Yılmaz'ın durumu kötüleşiyor' mezopotamyaajansi43.com/tum-haberler...
'Ölüm orucundaki Yılmaz'ın durumu kötüleşiyor'
İHD, ÇHD ve ÖHD,
mezopotamyaajansi43.com
Reposted
Evrensel Gazetesi
@evrensel.net
· Sep 25
Kanımıza karışan sosyalizm: Çocuk felcinin fethi
“Hepimiz kanımızda sosyalizm mirasından bir parça taşıyoruz!” desek ne düşünürsünüz? Kuşkusuz bu ifadeler kulağa abartılı, süslü ve ajitatif geliyor. Ancak bu bir metafor değil. Bugün zorunlu aşı takvimi kapsamındaki çocuk felci (polio) aşısı, Sovyet bilim insanlarının çabasıyla yaygınlaştı. Yani Sovyetler Birliği’nin alametifarikalarından kamu sağlığı sistemi, sadece tüm yurttaşlarına ücretsiz hizmet sağlamakla kalmadı, aynı zamanda tüm dünya çocuklarına bir armağan bıraktı.
Hikayemizin kahramanı Sovyet Bilim İnsanı Mikhail Çumakov (1909-1993). Tıpkı ‘kanımızdaki sosyalizm’ gibi ‘kahraman’ ifadesi de Çumakov için mübalağa sayılmaz. Onun sayesinde çocuk felci aşısı yaygın olarak dünyada uygulanmaya başlandı. Bu bile başlı başına ‘kahraman’ demek için yeterli olsa da o, yaptığı fedakarlıklar ile bilim tarihine geçer. İnsanlığın hayatını değiştirecek çalışmaları sırasında kolunu feda etmek zorunda kalan bir hekimdir.
Bir baytarın oğlu olarak, köyde dünyaya gelir. Ekim Devrimi ile birlikte kendi potansiyelini gerçekleştirme fırsatı bulur ve doktor olur. O yıllarda Sovyetler Birliği’nin en doğusundaki Uzak Asya bölgelerini kasıp kavuran ölümcül kene hastalıkları ile mücadele ve teşhiste öncü rolü oynayan ekipte yer alır. Ardından Kırım Kongo kanamalı ateşi (KKKA) hastalığı ile mücadelede büyük başarılara imza atar. Çumakov, keneyle geçen ensefalit (TBE) üzerine çalışırken virüsten etkilenen bilim insanlarındandır. Hatta bu sebeple felç geçirerek sağ kolunu kaybeder. Yine de halk sağlığı çalışmalarına devam eder. Kırım’daki vakaların kenelerle ilişkisini ortaya çıkartır.
Sonraki yıllarda Çumakov, kendi gibi bir virolog bilim insanı olan eşi Marina Voroşilova ile birlikte Moskova’da bir araştırma merkezinde çocuk felci üzerine çalışmalar yapmaya başlar. Bu sırada yolu ABD’li meslektaşı ile kesişir: Albert Sabin. ABD’de 1950’lerde artan çocuk felci vakaları ile birlikte Sabin, ağızdan alınan ve bir miktar zayıflatılmış virüs içeren bir aşı geliştirir. Fakat muhafazakar çevrelerin muhalefeti ile karşılaşır. Devlet destekli laboratuvar/deney sürecinin Washington tarafından ‘kârlı’ bulunmayışı sebebiyle Sabin’in aşısı ilaç şirketlerinin ilgisini çekmez. Bu yüzden aşının yaygın kullanımı ABD’de geliştirilemez. Hem aşıya en gelişkin halini vermek hem de deney sürecini tamamlayabilmek adına Sabin ve beraberindeki ABD’li bilim insanları, konu ile ilgilenen Çumakov-Voroşilova ekibi ile iletişime geçerler.
İki ekibin ortak araştırma ve aşılama programlarının ardından Sovyetler Birliği’nde yapılan aşılama süreci başarı ile tamamlanır. 1960 yılına gelindiğinde Çumakov ile koordineli çalışarak -yüzde 80’i Sovyetler Birliği’nde olmak üzere- 60 milyondan fazla çocuk Sabin aşıları sayesinde polio bağışıklığı kazanır. Bu başarıdan sonra oral polio aşısı dünyanın birçok yerinde uygulanmaya başlanır. 1962 yılında ülke çapında ilk kitlesel aşılama kampanyasına başlayan ve 1963 yılında da polioyu eradike eden ilk ülke Küba olur. Dünyaya yol gösteren Küba örneği sayesinde bugün polio bir halk sağlığı sorunu olmaktan çıkar*.
Kapitalist ilaç şirketlerinin ‘kâr’ beklentisi nedeniyle uygarlığın ulaşamadığı eşik, sosyalizmin insan hayatını kârın önüne koyan anlayışıyla net bir şekilde aşılır. Çocuk felci aşısı, bir tekelin altında piyasa sürülmez. Çumakov’un enstitüsü tarafından 60’ı aşkın ülkeye gönderilir.
Peki çocuk felci aşısının keşfi ‘münferit bir başarı hikayesi’ mi? Çumakov’un bireysel çabası göz ardı edilemeyecek kadar büyük. Fakat bu başarıya giden yolun taşları, son derece ayrıntılı bir şekilde dizayn edilmiş bir sağlık sistemi tarafından döşeniyor.
Sovyetler, dünyanın ilk sağlık bakanlığını Ekim Devrimi’nin hemen ardından kuran ülkedir. Aynı zamanda ‘önleyici tedbirlere’ odaklanan sağlık özgün bir modeli ortaya koyar. Bugün ‘halk sağlığı’ olarak bildiğimiz bu sistem daha sonra Sovyetler Birliği’nin ilk Sağlık Bakanı Dr. Nikolay Aleksandroviç Semaşko’nun istemiyle anılacaktır. Sovyetler Birliği, kurduğu sistemle birlikte ücretsiz ve kaliteli sağlık hizmeti alma hakkının herkes için geçerli olması gerektiğini ve olabildiğini bize net bir şekilde hatırlatır.
Hatta sadece kanımızdaki aşı ile de sınırlı değil; bugün devamlı kırpılan toplumsal güvenlik haklarımızın da büyük bir bölümünü Sovyetler Birliği’nin varlığına borçluyuz dersek abartmış sayılmayız. Sosyalist bir alternatifin varlığı, sermayenin bu ‘tehdidi’ ensesinde hissetmesine neden oldu. Dönemin ekonomik koşullarına ek olarak biraz da bu nedenle 20. yüzyılın özellikle ikinci yarısı başlarken ‘sosyal demokrasinin’ altın çağı yaşandı. Böylece kapitalist ülkelerde devam eden toplumsal mücadelelerin itkisiyle çalışma, sağlık, eğitim gibi alanlarda bir dizi sosyal reform daha kolay yapılabildi.
Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile birlikte neoliberal karşı saldırı, kaybettiği mevzileri geri almak üzere geri döndü. Hâlâ da aynı kuşatma altında yaşıyoruz. Çok uzağa gitmeye gerek yok, bugün Türkiye’de binlerce insan, ciddi hastalıkları olan çocuklarının masraflarını karşılayabilmek için meydanlarda topladıkları bozuk paraları biriktiriyor.
Geçtiğimiz yüzyılın toplumsal mücadelelerinden doğan sosyalizm deneyimleri, bugün cisim olarak karşımızda değil. Bu yüzden kimilerine soğuk birer hatıra gibi görünüyor. Bıraktıkları miras ise ‘idari’ varlık ile sınırlı sayılmaz. Gündelik hayatta sahip olduğumuz ve her geçen gün biraz daha budanan pek çok toplumsal hakkın geçmişi, doğrudan ve dolaylı olarak sosyalist deneyimlerin gölgesinde şekillenen bu mücadelelere dayanıyor.
Çumakov’un sundukları, kâr yerine toplumsal ihtiyaç ön plana konulduğunda nelerin değişebildiğini en sade şekilde gösteriyor.
* İlaç ve Aşılarda Patent Koruması, Özce Esma Pala, Arş. Gör. Farmasötik Toksikoloji Ana Bilim Dalı, Yeni Yüzyıl Üniversitesi
www.evrensel.net
Reposted
Reposted
Reposted
Reposted